Türkiyenin İlk ve En Gelişmiş Girişimci Kaynakları Sitesi


Biz Kimiz Hizmetlerimiz İş Fırsatları Kurumsal üyelik İletişim
Geri Ana Sayfa
  
Kullanıcı
Şifre  
 

Şifremi Unuttum
Bireysel Üyelik
Kurumsal Üyelik
İlan Başvurusu


 
 
ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER
 
   

international.jpg (8316 bytes)21. yy.’a girilirken uluslararası ilişkiler sahnesinin aktörleri iyiden iyiye kalabalıklaşmış ve devletlerin dışında yeni birimler son derece iddialı roller üstlenmeye başlamışlardır. Uluslararası  sistemin bu yeni aktörleri bir yandan ekonomik ilişkilere  direkt olarak etki ederken, diğer yandan da siyasi, kültürel ve sosyal etkileşimleri yönlendirme eğilimine girmişlerdir.

Globalleşen dünyamızın en güçlü aktörleri olarak devletin sınırlarını zorlamaya başlayan şirketler uluslararası ilişkiler alanında teorik yaklaşımların hemen hepsinde yerini almıştır.

Şirketlerin global sistemde rol oynayan aktörler anlamında en yaygın ad “çok uluslu şirketler” biçimindedir. Richard Robinson’a göre global düzeyde faaliyetlerde bulunan çok uluslu bu kuruluşlar;

 

a)       Sermayenin hangi alanlara yöneltileceği, sermayenin anavatanı olan ülkede belirlenen ve yerli şirketlerde hemen hemen aynı politikalarla yönetilen çok uluslu şirketler

b)       Yatırım politikaları sermayenin kökeni olan ülkedeki merkezden belirlenmekle birlikte uluslararası piyasalara girebilmek için “her türlü uygulamaya açık” olan  şirketler

c)        Herhangi bir ülkeye bağlı olmayan çeşitli uluslardaki sermayedarların oluşturdukları “uluslar arası şirketler”

d)       Uluslararası bir kuruluş tarafından kontrol edilen “uluslarüstü şirketler”

 

Çok Uluslu Şirketlerin  Anlamı

1-Çok uluslu şirket, birden çok ülkede iktisadi faaliyetlerde(yatırımlarda) bulunan, fakat üretimle ilgili kararları, bir tek merkezden güden ve sardığı şirketlerin yönetimlerini etkileyen dev bir şirket tir. Mülkiyet ve yönetim tek bir merkezde toplanmaktadır.

2- Günün birinde geleceği ele geçirmek için tasarlanan en güçlü insan örgütüdür. Tüm dünyayı fırsatlar için tarayarak kaynaklarını ülkeden ülkeye, endüstriden endüstriye kaydırarak ve en üst teki amacını basitleştirerek eşsiz bir güç kuruluşu haline gelmiştir.

Şirketlerin önceleri yerel ticari faaliyetlerinin bir unsuru iken sonraları devletlerin politik çıkarlarını sağlamak amacıyla kullanılan  sonrasında ise 19. yy’ın sonlarına doğru modern endüstri şirketlerine dönüşerek 20.yy’dan itibaren devletlerle rekabet eder hale gelmesi onu sistemin aktörlerinden biri haline getirmiştir.

Tarihsel Süreç ve Özellikleri

Coğrafi keşiflerden sonra  bu tür şirketlere ilkel halde rastlamaktayız. Yeni yerler keşfetmiş olan kişiler toprakları alarak işletiyor, kendisine ait olmayan topraklarda oradaki yerli halkı çalıştırarak elde edilen gelirin büyük bir kısmını anavatanına gönderiyor. İlk şirketler altın aramak amacıyla araştırma yapıyorlar. Sonra sıra  zenginleşen şirketlerin kendi kültürlerini (özel mülkiyet ,ferdiyetçilik) yerli halka zaman zaman zor kullanarak uyguluyor ve toplumun sosyal ekonomik ve kültürel hayatını değiştiriyorlar.

Bugünkü anlamda ilk modern şirketler Almanya’da (1863-Bayer), Fransa’da (1893-Michelin) ve İngiltere’de (Lever-1890) vb ortaya çıkmış ve yüksek gümrük tarifeleri nedeniyle ihracattaki güçlükleri  hafifletmek kaygısıyla yabancı ülkelerde yatırım yapma yoluna gitmişlerdir.

Yabancı ülkelere akan sermaye, ucuz işgücü, yeni pazarlar ve yeni ekonomik ve politik etki alanları keşfedince de çokuluslu olarak şirketleşme cazip hale gelmiştir.20.yy’da gittikçe daha büyüyen  şirketler için, teknolojinin sürekli gelişen çizgisi, merkezle alt şubeler arasındaki iletişim de kolaylaşıp ucuzlayınca, en önemli itici güç haline gelmiştir. “Sermayenin fiyatının en ucuz olduğu yerde elde edilmesi ve en yüksek karı getireceği yerde kullanılmasıdır” felsefesiyle ekonomik faaliyetlerini yönlendiren çok uluslu şirketler, zaman zaman ekonomik boyutu aşan siyasi amaçlar gütmüşler, ekonomik açıdan zarar görme pahasına uzun vadeli stratejiler uygulamışlardır.

Çok uluslu şirketleri tanımlamaya yarayacak iki belirleyici özellik;

1-Birden fazla ülkede uzmanlaştığı dalın doğrultusunda şu veya bu tarzda doğrudan yatırımlarda bulunmaktadır.

2-Bu işlemlerini, halde ve gelecekte cari yönetimin seviyesinde veya uluslar arası, uzun vadeli bir perspektifin stratejisinde ele almaktadır.

Diğer bir görüşe göre;

a)   Tarihsel olarak belirleyici unsurun “ekonomik güç” olması avantajı Peter Drucker’a göre “Bir ülke ne kadar büyük, güçlü ve verimli olursa olsun, dünya pazarındaki konumu için başkalarıyla rekabet halindedir. Aslında tek başına hiçbir ülke teknolojide, yönetimde, yenileşmede, tasarımda, rekabet üstünlüğünü uzun süre korumayı bekleyemez; ama uluslarlaşırı bir şirket bütün ülkelerde iş yapar ve bütün ülkelerde kendini rahat hisseder.”

Devletlerin denetim yetkisi ve şirketlerin buna karşı direnmeleri zaman içerisinde farklı biçimlere bürünmüştür:

-Şirketlerin egemenliği

-Şirketlerle ev sahibi ülkelerin karşı karşıya geldiği dönem

-Şirketlerle ev sahibi ülkeler arası müzakereler

1980’li yıllarla beraber az gelişmiş ülkelerde ideolojik yumuşamanın ortaya çıkması ve şirketlerin de ekonomik faaliyetlerini siyasal müdahalelerin önüne çıkarması hükümetlerle şirketlerin ilişkilerini daha ılımlı bir havaya getirmiştir.

b)       Belirli toprak alanına bağımlı olmayışlarıdır.Barnett’e göre “İşletme amaçları açısından bir ülkeyi diğerinden ayıran sınırlar ekvator çizgisinden daha fazla gerçek değildir.” Hesap vereceği bir kamuoyuna sahip olmamasının, herhangi bir ideoloji ya da rejim saplantısının bulunmamasının avantajlarını kullanabilmekte ve hükümetlerin uzun prosedürler içerisinde yapabileceği bazı faaliyetleri rahatça gerçekleştirebilmektedirler.

 c)       Ekonomik bir birim olarak dünya ekonomisinin işleyişine etki dereceleri,

Şirketler arasında bütünleşme, işbirliği ve stratejik bağların gittikçe artması, ortak girişimler, personel değiş-tokuşu, ortak proje gibi yollarla yalın bağlar kurulması ekonomik ilişkilerdeki yeni eğilimleri gözler önüne sermektedir.

(Kapitalist ülkelerin, ulusal sınırları içinde görülen ve yaygınlaşan bu şirket birleşmeleri satınalma ve birleşmeler, büyümeleri, uluslararası alanda da hızla sürdürülmektedir. A.B.D.’li şirketler Avrupa’da, Avrupa veya Japon şirketleri, A.B.D.’nde yeni nitelikler yansıtan şirketler oluşturmaktadırlar. Aralarında kıyasıya rekabet yaşanmaktadır. Bir yandan ulusal pazarlar üzerinde, oluşturulan tekellerle, etkin bir egemenlik kurarken, diğer yandan  uluslararası piyasalara girmeye,tutunma ve egemen olarak sürmeyi hedeflemektedirler. 1950-1965 arasında 2000 A.B.D. şirketi 600 Avrupalı şirketi satın almıştır.

Bütünleşmelerin Şirketler Bakımından Yararları

-           Büyük şirket, piyasa maliyetlerini, büyük ölçülerde, tasarruf etmeye olanak veren bir araçtır.

-           Büyük şirket, icatların icadını yakalamaya olanak veren yöntemleri geliştirebilmektedir.

-           Tekellere ve uluslar arası sermaye piyasalarının, istikrarsızlıklarına, bu tür şirketler, ham madde üretiminde, doğrudan yatırımlarla, karşılık verebilecek olanaklara kavuşabilmektedirler.

-           Yabancı bir ülkenin imalat sanayiinde yapılacak doğrudan bir yatırım, teşebbüsü, rekabete karşı korumakta ve teknolojik üstünlükleri ile farklılaştırabildiği ürünleri aracılığında, karlarını, azamileştirme olanaklarına kavuşabilmektedirler.

 

Şirketleri globalleşmeye iten etkenlerin arasında yüksek araştırma ve geliştirme maliyetlerini paylaşma düşüncesi, sınırlı sayıdaki nitelikli ve yetenekli bilim adamlarından ortaklaşa faydalanılması eğilimi ile global düzeyde iletim ağı yaratma vb. sayılabilir.

Çok Uluslu şirketlerin ana amacı evrensel karı maksimize edecek şekilde dünya çapında    ekonomik faaliyetleri bütünleştirmek ve organize etmektir; global şirket her parçasının hizmet etmesi beklenen organik bir yapıdır.

 

d)       Siyasi otoritenin merkezi denetimi altında bulunan insan topluluklarını, belli bir ürünün satın alınabilecek kadar iyi olduğuna ikna etmekten, onları hangi siyasi kadrolarca yönetilmeleri halinde kendileri için iyi olacağını inandırmaya veya o toplulukları ulusal alışkanlık ve geleneklerinin dışında global kültürle bütünleştirmeye kadar uzanan bir çerçevede gerçekleştirebilmektedir. Şirketlerin özellikle medya kanalıyla benimsettikleri ve dünya çapında yaygınlaştırdıkları ortak kültür,(kimi kez hamburger...) öncelikle çocuklardan başlayarak, tüm toplumları etkilemekte ve her ülkede kendi faaliyet alanını yaratmaktadır.

 

(Louis Wells çok uluslu şirketlerin hükümetlerle ittifak oluşturabilecek gibi göründüğü nü söylerken bu ittifakların çok uzun süreli olmayacağını zamanla farklılaşacağını söyler.)

 

Global şirketler kısa vadeli ticari kazançlar yerine, uzun vadeli ekonomik üstünlükler elde etmeye çalışan ve bu yüzden faaliyet alanlarını mümkün olduğunca geniş tutan, örgütlenme düzeyleri yüksek aktörlerdir.

 

Çok Uluslu Şirketlerin Ekonomik Gücü ve Az Gelişmiş Ülkeler

 

1970’li yıllarda Birleşmiş Milletlerin yaptığı araştırmalara göre, Ç.U.Ş.’in yatırımlarda bulundukları ülkelerdeki yıllık büyüme hızları, %10 dolayındadır. “Hudson” Enstitüsü’nün yaptığı araştırmaya göre uluslar arası ticaret %7.5 dolayında olacaktır. Oysa Ç.U.Ş.’in  iş hacmi %10’nun altına düşmemiştir.

 

Uluslar arası yetkili örgütlerin 1977 yılı itibari yaptıkları araştırmalara göre –200 sanayi şirketi incelenmiştir- şirketlerin toplan satışları 853 milyar hesap birimidir.

 

 

Çok Uluslu Şirketlerin Sağladığı Avantajlar

 Ekonomik Avantajlar

 a)     Kaynakların optimal tahsisine olanak vermekte ve üretilen mallar uluslar arası boyutlarda piyasaların güçlüğünü aşabilmektedirler.

b)      Yasaların ve gümrük duvarları gibi, kurallar ile sınırlanan ihracat Ç.U.Ş. formülü ile gümrük duvarları ve diğer mali, hukuki engeller aşar, piyasalar kazanıp, kar oranları yükseltirler.

c)       Dünya ticaret hacmi yükselmektedir.

d)      Gelişmeyi finanse edecek yatırım sermayesinin birikmesine yardımcı olmaktadır.

e)      Milli gelir ve ekonomik gelişme arttırır.

f)        Uluslar arası borca fayda sağlayıp, borçları finanse ederler.

g)      Pazarlama ustalıklarını ve kitlesel reklamcılık metotlarını dünya çapında yayarlar

h)      Karşılaştırmalı üstünlük prensibine göre üretimi teşvik yoluyla ürün maliyetlerini azaltırlar.

 

Teknolojik faydalar

a)      Yeni mallar üreterek üretimin uluslar arasılaşma vasıtasıyla satış imkanlarını yaygınlaştırırlar.

b)      Teknolojik yenilikleri sağlayan araştırma geliştirmenin altında imzaları vardır.

c)       Az gelişmiş ülkelere, gelişmiş teknolojileri tanıtır ve dağıtırlar.

 Sosyal faydalar

a)      İşçilerin eğitimini teşvik ederler.

b)      İstihdam yaratılmaktadır.

c)       Gelir ve refah yaratırlar.

d)      Uluslar arası ekonominin kültürün ve ticareti yöneten kuralların globalizasyonunu hızlandırırlar.

 

Dezavantajlar

Ekonomik olumsuzluklar

a)      Rekabet ve serbest girişimi azaltan oligopolistik kümeleşmeleri arttırırlar.

b)      Üçüncü dünya ülkelerini birinci dünya ülkelerine bağımlı hale getirip, küçük çaptaki sanayileri ve teknik uzmanlaşmaların gelişimini engeller.

c)       Borçlu yaratır, onu borcu sağlayana bağımlı hale getirir.

d)      Ev sahibi ülke içindeki sermayesini arttırır,ev sahibi ülkelere ihracat karlarını da yükseltir.

e)      Uluslar arası piyasalarda elde edilebilir hammaddelerin arzını sınırlar.

f)        Enflasyona katkıda bulunan kartellerin yaratılmasına ortak olurlar.

g)      Ürünlerin üretimini tekelleştirir, dünya piyasalarında dağıtımını denetleyerek ele geçirilmelerini sınırlandırırlar.

Teknolojik olumsuzluklar

a)      Az gelişmiş ülkelere uygun olmayan teknoloji ihraç ederler.

 Sosyal olumsuzluklar

 a)      Çalışanlara verilen ücretleri sınırlarlar.

b)      Emek rekabetini piyasadan uzaklaştırarak istihdamı azaltırlar.

c)       Zengin ve fakir uluslar arasındaki uçurumu genişletirler.

d)      Yerel elitlerin refahını fakirlerin aleyhine arttırırlar.

e)      İstikrar ve düzen adına baskıcı rejimleri desteklerler.

f)        Ulusal egemenliğe başkaldırıp ulus-devlet otonomisini tehlikeye atarlar.

g)      Yerel kültür ve ulusal farklılıkları yerine tüketim yönünde değerlerin baskın olduğu homojenize bir dünya kültürü bırakacak şekilde aşındırırlar.

 Özet

1-Dünyada 35000 global şirket ve ona bağlı 147200 şubesi bulunmaktadır.

2-Dışa yatırım akışı 225 milyar dolar civarındadır.

3-Teknolojinin gelişimi ve iletişim imkanlarının artması şirketleri daha az maliyetle çalışır hale getirdiği gibi, kitleleri etkileme açısından da avantajlı duruma sokmuştur.

4-Şirketlerin ellerinde bulunan mali güç, siyasal iktidarların seçiminde direkt olarak etkide bulunmalarını sağladığı gibi kişisel çıkarlara yönelik yaklaşımlarda siyasi iktidarlar üzerinde dolaylı etkiler yaratmalarına yardımcı olmaktadır.

5-21.yy’ da uluslar arası rekabet askeri cesaretten çok ekonomik temelli olacaktır.

6-Dünya düzeyinde çeşitli etnik farklılıklar ve toplumsal çelişkiler yüzünden pek çok devlet otorite sıkıntısına düştüğü halde şirketler, maliyetlerini ve kökenlerini bir yana bırakarak birleşmekte ve güçlenmektedir.

7-Liberal rejimlere meydan okuyan ve kapitalist sisteme direnen sosyalist rejimlerin başarısızlığa uğraması, şirketlerin faaliyet alanlarını ve pazarlarını genişletmiştir.

21.yy’a damgasını vurmaya hazırlanan, muazzam bir örgütlülük ve mali potansiyele sahip ekonomik nitelikli aktörlerdir. Bu şirketlerin yöneticileri, insanların nerede yaşadığı, ne iş yaptığı, eğer varsa ne iş yapacakları, ne yiyip ne içecekleri, ne giyecekleri...konusunda egemen hükümetlerden daha fazla yetkiye sahip olacaklardır.

kaynak : 5mworld online dergi kaynakları